Aldatılmada Manevi Tazminat Talebi
Evlilik birliği devam ederken eşlerden herhangi biriyle evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat talebi mümkün olup olmadığı Yargıtay’ca karara bağlanmış bir konudur.
TMK 185. Maddesi evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte aile içerisinde eşlerin bir birlerine karşı sadakat yükümlülüğünün altına gireceklerine yer vermiştir. Burada bahsedilen sadakat sadece ekonomik, fikri ve duygusal sadakati değil cinsel sadakati de kapsayan bir tabirdir. Evlilik birliği devam ederken eşlerden birisinin karşı cinsten üçüncü kişiyle cinsel ilişkiye girmesiyle zina eyleminin gerçekleşmesi ve evlilik birliğinin temelden sarsılması sonucunu doğuracaktır. Aldatılan eş bakımından ruh dünyasının da olumsuz etkilenmesi sonu ortaya çıkacaktır. Aldatmaya iştirak eden iştirak eden üçüncü kişiye karşı aldatılan eşin manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı gündeme gelecektir. Bu konu hakkında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu kararıyla ortadaki hukuki belirsizliğe son verilmiştir.
Hakimin dört vazifesi vardır: Nezaketle dinlemek, akıllıca konuşmak, temkinli düşünmek ve tarafsızca karar vermek. Socrates
Manevi Tazminat Talebi
Manevi tazminat, kişilik değerlerinin ihlali sonucunda manevi zarara uğrayan kişinin zararının giderilmesi adına ortaya çıkmış bir talep türüdür. Manevi tazminattan bahsedilebilmesi için mağdurun herhangi bir kişilik hakkının hukuka aykırı olarak ihlal edilmesi, failin meydana getirdiği fiilde kusurlu olması, bu fiilden dolayı mağdurun manevi zarara uğraması ve hukuka aykırı fille oluşan manevi zararın nedensellik bağı içinde olması gerekir. Bu halde aldatılan eşin aldatma eylemine dahil olan üçüncü kişiye karşı manevi tazminat talebinde bulunup bulunamayacağı konusunda; Yargıtay 2015 tarihine kadar vermiş olduğu kararlarında bunu sosyal kişiliğe saldırı olarak yorumlayarak, evli kişiyle cinsel birliktelik yaşayan üçüncü kişinin sorumluluğunu ahlaka ve adaba aykırılık olarak görüp haksız fiil neticesiyle manevi tazminat talebinde bulunulabileceğini görüşündeydi. Ancak 2015 yılında Yargıtay bu görüşünden dönerek üçüncü kişi bakımından bunun haksız fiil teşkil etmeği gerekçesiyle manevi tazminat talep edilemeyeceği şeklinde karar vermiştir. Eylemi gerçekleştiren üçüncü kişi bakımından kanunda manevi tazminatın oluşabileceği şeklinde bir düzenlemenin bulunmadığı gerekçesiyle şartların oluşmadığı dolayısıyla da manevi tazminat talebinde bulunulamayacağı şeklinde karar vermiştir.
Oluşan içtihat farklılıkları neticesinde 06.07.2018 tarihli Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararıyla hukuki çakışmayı sonuca bağlamıştır. Söz konusu kararında evlilik birliğinde mevcut olan sadakat yükümlülüğünün ancak eşler arasında ileri sürülebilecek nispi bir hak olduğu, bu konuda eşlerin sadakat yükümlülüğünü herkese karşı ileri sürülebilecek mutlak bir hak olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Bu nedenle aldatma eylemine katılan üçüncü kişinin mutlak bir hakkı ihlal etmediğini ortaya koymuştur. Mahkeme ayrıca evlilik birliğinin sağladığı statünün eşlerin kişilik haklarının bir parçası olmadığı dolayısıyla evli kişiyle cinsel ilişkiye giren üçüncü kişinin aldatılan eşin kişilik hakkına bir saldırısının bulunmadığını ifade etmiştir. Mahkeme üçüncü kişinin eyleminin hukuka aykırı olmadığını ve haksız fiil olarak değerlendirilemeyeceğini bu nedenle de manevi tazminatın şartlarının oluşmadığına kanaat getirmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı neticesinde; aldatılan eşin, evlilik birliği devam ederken eşinin üçüncü kişiyle cinsel ilişkisinde eyleme katılan üçüncü kişiye karşı manevi tazminatın şartlarının oluşmadığı sonucuyla manevi tazminat talebinde bulunamayacağını hükme bağlamıştır.